Dünya Hipertansiyon Günü Basın Bülteni, 17 Mayıs 2021
Her 3 erişkinden biri hipertansiyon hastası
Türk Kardiyoloji Derneği:
“Pandemi dışında, dünyada ve ülkemizdeki birincil ölüm nedeni,
hala kalp-damar ve dolaşım sistemi hastalıkları.”
Hipertansiyon konusunda farkındalık yaratmak amacıyla her yıl 17 Mayıs’ta kutlanan Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle, ülkemizde toplum sağlığının korunmasına yönelik yaptığı etkili farkındalık çalışmalarıyla bugüne kadar birçok ulusal ve uluslararası projeyi hayata geçiren Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) de kardiyovasküler hastalıklar için en önemli risk faktörlerinden biri olarak kabul edilen “hipertansiyon”a ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Toplumsal bilinci yükseltmemiz gerekiyor
Türkiye’de erişkin her 3 kişiden 1’inin yüksek tansiyon hastası olduğuna dikkat çeken TKD Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Hipertansiyon görülme sıklığı son derece yüksek olan çok yaygın bir hastalık. Hipertansiyondan muzdarip birçok insan, semptomları olmadığından, hipertansiyona sahip olduğunun bile farkında değil. Maalesef çoğu zaman insanlar kalp krizi veya felç geçirdikten sonra bu acı gerçeği öğreniyor. 140/90 mmHg eşik değer alındığında ülkemizde erişkin nüfusun %31,2’sinde hipertansiyon mevcut. Yani her üç erişkinden biri hipertansif. Yaşla görülme oranıysa giderek daha da artıyor, 70’li yaşlarda her üç kişiden ikisi hipertansif hale geliyor” diye konuştu.
Beyin kanaması ya da felce kadar götüren, sinsi seyirli bir hastalık
Hipertansiyonun dünya genelinde erişkinlerde ölüme yol açan risk faktörleri arasında ilk sırada olmasının, erişkinler açısından belki de en önemli halk sağlığı sorunu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Kemal EROL, “Hipertansiyon sinsi seyirli bir hastalıktır ve belirtileri son derece siliktir. Baş ağrısı, baş dönmesi, kulak çınlaması gibi genel belirtiler verebilir ancak kronik yükseklikte bu belirtiler de olmayabilir. Bu durum da tanı konmayan hastaların tedavisiz yaşamalarına yol açıyor. Ancak kronik kan basıncı yüksekliği, kalp damar hastalığı, böbrek yetersizliği, kalp yetersizliği, beyin kanamaları ve felç için ana risk faktörünü oluşturuyor” dedi.
“Kan basıncını ölç: Değerini Bil”
Hastalığın teşhisindeki en önemli adımın kan basıncının ölçülmesi (tansiyon ölçümü) olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Hipertansiyon tanısının konabilmesi içinde ilk adım olarak kan basıncını ölçmek, bunun değerini bilmek gerekiyor. Biz de Türk Kardiyoloji Derneği olarak 2 yıl önce ‘Değerini Bil Kampanyası’nı başlattık. Halkımıza ‘kan basıncını ölç veya ölçtür, değerini bil, hipertansiyonun varsa erken tanın konsun, önlemleri erken al tedavine erken başla ki kalp krizi, beyin kanaması, böbrek yetersizliği, felç geçirme ve görme kaybı riskin azalsın’ diyoruz. Amacımız toplumumuzda hipertansiyon tanı ve tedavi oranlarının artırılarak buna bağlı risklerin en aza indirilmesidir” diye konuştu.
“Covid’e odaklanırken kronik hastalıkların ciddiyetini göz ardı etmemeliyiz”
Pandeminin hipertansiyon üzerine de olumsuz etkilerinin olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Covid-19 tabi ki öncelikli mücadele alanımız ancak bu durum kronik hastalıkların, diğer ölüm nedenlerinin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Türkiye ölüm istatistiklerine baktığımızda 2019 yılında tüm ölümlerin %37,1’inin dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı olduğunu görüyoruz. Dolayısı ile pandemiye odaklanırken diğer ölümcül kalp-damar sistemi hastalıklarını da unutmamamız gerekiyor” dedi.
Pandemi sürecinin de hipertansiyon üzerindeki olumsuz etkilerine değinen Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol şunları söyledi:
“Covid-19 pandemisi döneminde maalesef evlerde kapalı kalındı. Bu da hareketsizlik, ona bağlı kilo alma, obezite riskini beraberinde getirdi. Stres faktörü de maalesef arttı. Özellikle hipertansiyon görülme oranının zaten çok yüksek olduğu 65 yaş üstü grubu düşündüğümüzde, bir yılı aşkın süredir kısıtlamalardan dolayı evlerde kalınması, bu riskte daha da olumsuz etkilere neden olabilir. Bu yüzden hastalarımıza ‘Evde de olsanız hareket edin, kalori alımını artırmayın, kilo almayın, tuzsuz diyetinizi bozmayın tabi ki ilaçlarınızı da düzenli almaya devam edin. Kısıtlamanın olmadığı saatlerde maskenizi takarak, mesafenizi koruyarak yürüyüşlerinizi yapın, hareketsiz kalmayın’ diyoruz.
Ülkemizde güzel ve yerinde bir uygulama ile pandemi döneminde kronik hastalıkların ilaç raporları uzatıldı. Hastalarımız direkt olarak ilaçlarına ulaşabiliyorlar. Hipertansiyon hastalarımız ilaçlarını bırakmasınlar. Kan basınçlarını düzenli ölçtürsün, olağan dışı bir gelişme olduğunda ise hekimine başvursunlar.”
Erkeklerin yüzde 59’u kadınların ise yüzde 33’ü hipertansiyon hastası olduğunu bilmiyor
Ülkemizde her 100 hipertansiyon hastasından yüzde 45’inin tansiyonunun yüksek olduğunun farkında olmadığını belirten Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Hipertansiyonun silik semptomlarından dolayı tanı oranları da düşük oluyor. Birçok hipertansiyonlu hasta hiç tanı almadan yaşamaya devam ediyor. Ülkemizde hipertansiyondan haberdar olma oranlarında eskiye göre bir miktar düzelme olmakla birlikte hipertansiyonu olan hastalarının ancak %55’i, tansiyonunun yüksek olduğunu biliyor.
Yani her 100 hipertansiyonlu vatandaşımızın 45’i tansiyonunun yüksek olduğunun farkında dahi değil. Bu oran erkeklerde, kadınlara göre daha da kötü; erkelerimizin %59’u, kadınların ise %33’ü hipertansiyon hastası olduğundan haberdar değil. Görüldüğü üzere önemli bir hasta grubu tansiyon yüksekliğinin farkında dahi değil. Tabi ki bu hastalar tanı alamadıkları için tedavi de alamıyorlar. Hedefimiz elbette bu hastaların tamamının tanısının vaktinde konması ve uygun tedavilerinin yapılarak ülke düzeyinde riskin minimuma indirilmesidir” diye konuştu.
Tuzsuz yemek ve kilo vermek çok mühim
Hipertansiyon tedavisinin yalnızca ilaç kullanımından ibaret olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol “Hipertansiyon tedavisi dendiğinde ise sadece ilaçlar akla gelmemelidir. Yaşam biçiminin düzeltilmesi; tuzsuz diyet, sigara ve alkolün bırakılması, düzenli spor yapılması, fazla kilolu kişilerin kilo vermesi, her hipertansiyon hastasının mutlaka uyması gereken önlemlerdir. Sadece tuzsuz yemek ile veya kilolu adlandırılan bir hastanın 10 kilo vermesiyle bile, bir antihipertansif ilacın etkisi kadar kan basıncında düşüş sağlanabilir. Dolayısı ile bu önlemler yabana atılmamalıdır.” dedi.