Yaşam hakkının vazgeçilmezliği, tütün tüketimi kararında ana eksen olmalıdır
tkd.org.tr
Sayın Anayasa Mahkemesi Başkan ve Üyeleri,
Danıştay'ın kahvehanelerde sigara yasağını "çalışma özgürlüğü ve kişisel özgürlüğe" aykırı bularak kaldırılması için Yüce Mahkeme'nize başvurması ile ilgili olarak, kurulduğu 1963 yılından beri hedefi "Toplumsal ve mesleki eğitimi ve araştırmaları destekleyerek Türk halkının kalp-damar sağlığını korumak" olan "kamuya yararlı bilimsel uzmanlık derneği" olarak görev yapan Türk Kardiyoloji Derneği adına düşüncelerimizi özet ve bilimsel görüş olarak aşağıda bilginize sunuyoruz.
Özet:
Sağlıklı kişilerde pasif içiciliğin uzun dönemde sağlığa zararlı olduğu, kalp-akciğer hastalıklarını, kanser sıklığını artırdığı bilinen bir gerçektir. Daha da önemlisi kalp-akciğer hastalığı gibi hastalıkları olan kişilerde akut etkileri ile kısa dönemde yaşamı tehdit edici komplikasyonlara da yol açmasıdır.
Kalp hastalarımızın çoğunluğu orta yaşın üzerindedir. Çoğu emekli veya çalışmamaktadır. Bir sosyal aktivite veya arkadaşları ile vakit geçirmek için sıklıkla kahvehanelere gitmektedir. Kahvehanelere giden bu orta yaş üzeri kişilerde koroner kalp hastalığı, kalp yetersizliği, hipertansiyon, inme, diyabet, astım-bronşit gibi kronik hastalıklar sıktır. Bu kişilerin çevrede içilen sigara dumanına maruz kalmaları mevcut hastalıklarının ilerlemesine yol açmaktadır. Akut etki ile kalp krizini tetikleyebilmektedir. Dolayısıyla bu kişilerin "yaşam hakkı" tehlikeye düşmektedir.
Kişilerin en temel hakkı yaşam hakkıdır. Anayasamızın 17. Maddesi herkesin yaşama hakkı olduğunu belirtmiş, 12. Maddesi ise temel hak ve hürriyetlerin vazgeçilmez olduğunu belirtmiştir.
Anayasamızda yazılı temel hak ve hürriyetler hiyerarşik sırada değerlendirildiğinde yaşam hakkının en ön sırada yer alacağı tartışılamaz. Sigara içmenin özgürlük olarak değerlendirilmesi ile kişilere tanınmak istenen davranış özgürlüğünün, aynı ortamda bulundukları için sigara dumanından etkilenen diğer insanların yaşam hakkı üzerinde olumsuz bir etkisi olacak ise yaşam hakkına öncelik tanınarak yaşamın korunması sağlanmalıdır.
Ülkemizdekine benzer uygulamalara ABD, Kanada ve Batı Avrupa ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerde 1970'li yıllarda başlandı. Bu yıllarda kalp damar hastalıkları bu ülkelerde %50'lere ulaşmıştı, adeta salgın düzeyindeydi. Sigara gibi risk faktörleriyle ciddi mücadele başlatıldı. Kapalı tüm mekanlarda sigara içimi yasaklandı, sigara tüketiminin azaltılması için yoğun bir bilinç oluşturuldu. Yapılan bu çalışmalar sonucunda sigara içiminde ciddi bir düşüş oldu ve kalp damar hastalıkları sıklığında ciddi bir azalma sağlandı.
Bugün aynı salgın ülkemizde mevcut. Ülkemizde ölümlerin %55'i kalp damar hastalığından olmakta. Bu konuda kadınlarda Avrupa'da 1., erkeklerde Doğu Avrupa Ülkelerinden sonra 3. sıradayız. Dolayısıyla gelişmiş ülkelerin bizden 30 yıl önce başlatmış olduğu mücadeleyi gecikmeli de olsa başlatmamız kamu sağlığımız açısından son derece önemlidir.
Bu mücadelenin toplu olarak yapılması, motivasyonun ve bilincin kararlılıkla sürdürülmesi gerekmektedir. Bir yıldır %97 oranında uyulan, toplumumuz tarafından benimsenen ve sigara tüketimindeki azalmayla faydalı sonuçları da alınmaya başlanan bu yasağın gevşetilmesi ülkemiz için geri bir adım olacaktır. Toplum bilincimiz ve kararlılığımız sekteye uğratacaktır.
Değerli Mahkeme üyelerinin sigara yasağına ilişkin açılmış bulunan davada yaşam hakkına üstünlük tanıyarak ve sigarayla yapılan mücadelede toplum bilincimizin ve kararlılığımızın devamını gözeterek değerlendirme yapmalarını diliyoruz.
Saygılarımızla.
Prof Dr. A. Oktay Ergene | Prof. Dr. Mehmet Aksoy |
TKD Başkanı | TKD Genel Sekreteri |
BİLİMSEL GÖRÜŞ:
SİGARA YASAĞI GEVŞETİLMEMELİ!
Bilindiği gibi 4207 sayılı Tütün ve Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine İlişkin Yasada yapılan değişiklik ile bütün kamu hizmet binaları, her türlü eğitim, sağlık, üretim, ticaret, sosyal, kültürel ve spor amaçlı binalardaki kapalı alanlar, taksiler dahil kara, demir, deniz ve havayolu toplu taşıma araçlarında 19 Mayıs 2008'den itibaren sigara içme yasağı uygulamaya konulmuştu. Kanunda, 19 Temmuz 2009'dan itibaren lokanta, kahvehane, kafeterya ve birahane gibi yerlerdeki sigara yasağının başlatılması uygun görülmüştü. Kapalı alanlarda sigara içme yasağı, kapsamının genişletilmesiyle birlikte çok daha net sonuçlar vermeye başladı. Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi (SSUK) raporuna göre daha sigara yasağının birinci yılında sigara tüketiminin geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,4, bir öncesi aya göre yüzde 15,7 oranında azalması yapılan uygulamanın ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir. Yine resmi rakamlara göre yapılan 50.000'den fazla denetimde yasağa uyumun % 97 dolayında olduğu bildirilmektedir. Bu oranlar halkımızın sigara yasağı uygulamasını benimsediğini göstermektedir.
NEDEN GERİ ADIM ATILMAMALI?
Dünyada kalp damar hastalıklarının % 20 kadarı sigara içimi nedeniyle oluşmaktadır. Ne yazık ki toplumun büyük bir kesimi aktif ve pasif sigara içimi ile kalp damar hastalıkları arasındaki bu ilişkinin farkında değildir. Genel olarak toplumun % 4 kadarının bu ilişkinin farkında olduğu bildirilmektedir. Ülkemizde uygulanan sigara yasağı bu bilincin artmasını sağlamıştır. Sigara kullanımı ile ateroskleroz % 50 oranında artmakta ve koroner arter hastalığı, miyokard infarktüsü ve ani ölüm riskinde yaklaşık 2 ile 4 kat artış olmaktadır. Riskteki artışın içicilik süresi ve günlük içilen sigara miktarı ile orantılı olarak arttığı bildirilmektedir.
Resmi rakamlara göre Türkiye'de sigara kullanımından kaynaklanan yılda yaklaşık 100 bin dolayında ölüm gerçekleşmektedir. Bunlardan yaklaşık 17 bin kadarının batıdaki adıyla "secondhand smoke" yani bizdeki yaygın ifadeyle "pasif içicilik" ile ilişkili olduğu bildirilmektedir. Yani pasif içiciliğe bağlı ülkemizde % 15-20 dolayında ölüm olmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) 2008 yılında yayınlanan Global Tütün Epidemisi raporunda Dünya nüfusunun sadece % 5 kadarının sigara yasağı kanunlarıyla korunduğu belirtilmekte ve 2030 yılına kadar yılda 8 milyon insanın sigara kullanımından kaynaklanan hastalıklardan öleceği bildirilmektedir.
Pasif Sigara İçiciliği-Secondhand Smoke- Çevresel Tütün İçimi
Yanan sigara, puro, pipo gibi tütün ürünlerinden etrafa yayılan duman (side stream smoke) ve içenlerce etrafa üflenen dumanda (main stream smoke) bulunan çeşitli gazlar ve partikül halindeki maddelere maruziyet pasif içicilik olarak ifade edilmektedir.
Pasif İçicilikle Solunan İkinci El Dumanın İçeriği:
Sigaradan yayılan ve içenlerce üflenen dumanda toksik ve kanserogen olduğu bilinen en az 250 farklı kimyasal madde bulunmaktadır. İkinci el duman esas olarak gazlar ve partikül şeklinde volatil kimyasal maddelerden oluşan bir aerosoldür. Gaz fazında karbondioksit, karbonmonoksit, nikotin, asetaldehid, formaldehid, acrolein gibi karboniller, benzen, toluen ve bazı polisiklik aromatik hidrokarbonlar, nitrojen oksit, nitrozaminler ve hidrojen siyanid gibi oldukça zararlı kanserogenler bulunur. Partikül fazında ise alkaloidler, daha büyük polisiklik aromatik hidrokarbonlar, tütüne özel nitrozaminler, polonyum 210, nikel, kadmium, arsenik ve kurşun gibi binlerce kanserojen ve toksik kimyasal maddeler bulunmaktadır.
Bu solunan ikinci el dumanın % 85 kadarı etrafa yayılan yanan sigaraların dumanından kaynaklanmaktadır. Ölçülen bu etrafa yayılan dumanın emisyonları düşük nikotinli, düşük katranlı, filtreli veya filtresiz sigaralar arasında farklılık göstermemektedir. Bu bahsedilen zararlı maddelerin miktarları yanan sigaradan yayılan dumanda, içenlerin üflediği dumandan daha fazladır. Yayılan dumanda kanserojen benzen 10 kat, aminobifenil 30 kat, nikotin 2 kat daha fazladır. Hayvan deneylerinde yayılan dumanın üflenen dumandan 3-4 kat daha toksik olduğu gösterilmiştir. Ayrıca ortama 30 ile 90 dakika kadar önce yayılan dumanın yeni yayılana göre 4 kat daha fazla toksik olduğu bildirilmiştir.
Pasif İçiciliğin Kalp Sağlığı Açısından Önemi
Sigara dumanına maruziyet kardiyovasküler hastalıkların major risk faktörlerinden biridir. Aktif içicilik kadar pasif sigara içiciliğinin de kardiyovasküler hastalık için bağımsız bir risk faktörü olduğu düşünülmektedir. Pasif içicilerde kronik maruziyette miyokard infarktüsü sıklığı artmakta, akut maruziyette ise kardiyak performansta azalma olmakta, ritim bozuklukları artmaktadır. Pasif çevresel içiciliğin koroner arter hastalığı ve ölüm riskini % 25-30 dolayında artırdığı ve aktif sigara içimi ve alkol kullanımından sonra ölümün 3. en sık önlenebilir nedeni olduğu bildirilmektedir. Pasif içiciliğe maruz kalan bireylerde aterosklerozun hızlandığı, CRP, homosistein, fibrinojen düzeylerinin yükseldiği ve bu durumun mortalite artışıyla ilişkili olduğu bildirilmektedir.
DÜNYADA SİGARA YASAĞININ SONUÇLARI
ABD Institute of Medicine 2009 bildirisinde sigara yasağının olduğu 8 ülkeden 11 çalışmanın sonuçları analiz edildi. Bu bildiride pasif içicilik ile kalp damar hastalıkları arasında nedensel bir ilişki olduğu ve sigara içiminin yasaklanmasıyla yararlı etkilerin bir yıl gibi kısa bir süre içinde ortaya çıktığı rapor edildi. Bu bildiride iş yerleri, restoranlar, barlar ve diğer kamusal alanlarda sigara içiminin yasaklanmasının kalp damar sistemine sigaranın getirdiği riskleri azalmada etkili bir yol olduğu ve sigara yasağı kanunlarının kalp krizlerini, ölümleri ve ülkelerin sağlık harcamalarını azaltmada en ulaşılabilir ve en ucuz yöntem olduğu vurgulandı. Bu analizinde; sigara yasağı ile miyokard infarktüsü riskinde % 6 ile 47 arasında azalma olduğu, bu yararın yasağın uygulamaya girmesinden 1 yıl gibi kısa bir süre sonra ortaya çıktığı bildirildi. 2009 ESC kongresinde İzlanda'da yapılan bir çalışmada yasak sonrasında akut koroner sendrom sıklığında % 21 oranında azalma olduğu bildirildi. Yine 2008 yılında Circulation'da yayınlanan bir çalışmada İtalya'da yasağın 2005 yılında başlamasından 1 yıl sonra akut koroner sendrom sıklığında 35-64 yaş arasındaki bireylerde % 11.2, 65-74 yaş arasındaki bireylerde % 7.9 azalma görüldüğü, sigara içiminde ve sigara satışlarında % 5 dolayında azalma olduğu bildirildi. Son günlerde BMJ dergisinin Haziran 2010 sayısında yayınlanan bir çalışmada 2007 yılında yürürlüğe giren sigara yasağından sonra miyokard infarktüsü nedeniyle hastaneye yatışlarda % 2.4 dolayında bir azalma olduğu bildirildi. Bu düşük oranın zaten yasak öncesinde de İngiltere'de çalışan nüfusun % 55 kadarının sigara içilmeyen ortamlarda çalışıyor olması, pek çok restoran ve barlarda önceden sigara yasağının olması ile ilişkili olabileceği ileri sürülmüştür.
Aktif ve Pasif İçiciliğin Önlenmesi
Kapalı alanlarda sigara ve benzeri tütün ürünlerinin kullanımını yasaklayan yasalar pasif içiciliğin önlenmesinde en önemli adım olmuştur. Committee on Secondhand Smoke Exposure and Acute Coronary Events uzmanları sigara yasağı yasalarının "Altın Standard" ının tüm kapalı kamusal alanlarda, iş yerlerinde, barlarda, restoranlarda, taksiler dahil tüm toplu taşım araçlarında sigara içiminin yasaklanması olduğunu ifade etmektedirler. Ülkemizde uygulanan sigara yasağı bahsedilen kriterleri taşımaktadır. Tüm diğer ülkelerde görüldüğü gibi ülkemizde de eğlence mekanlarının bu yasalara uymakta isteksiz davranmaları caydırıcı olmamalıdır.
Aktif içicilerin çevresindekiler, özellikle ev ortamında birlikte oldukları ebeveyn, eş ve çocukları risk altındadırlar. Bu nedenle gelişmiş birçok batılı ülkelerde içicilere kendi kendilerine evde sigara yasağı koyma eğitimleri verilmekte ve evlerde sigara yasağı uygulaması konusunda toplum bilincini artırıcı ve teşvik edici eğitim programları uygulanmaktadır.
Ülkemizde de bilinçli toplum kesimlerinde içicilere evde çocuk ve yaşlıların yanında sigara içmelerine izin verilmediği veya kendi istekleriyle başka bir oda veya balkonda (en sık) sigara içtikleri müşaade edilmektedir. Böylece içiciler hem yakınlarını pasif içiciliğin zararlı etkilerinden koruduklarını hem de evde daha az sayıda sigara içtiklerini ifade etmektedirler.
Devletimizin çıkarmış olduğu sigara yasağı kanunu halkımızın dikkatini bu önemli halk sağlığı sorununa yöneltmesini ve bilinçlenmesini sağlamıştır. Asıl yapılması gereken yasağın gevşetilmesi yerine daha ileri götürülerek özel araçlar ve evlerde de uygulanabilir hale getirilmesi olmalıdır. Böylece halkımızın daha fazla bilinçlenmesiyle, pasif içiciliğin önlenmesi, sigaraya başlamanın azalması, bırakma oranlarının yükselmesi ve sigara içicilerinin daha az sigara içmelerinin sağlanması hedeflenmelidir.
KAYNAKLAR
Secondhand Smoke Exposure and Cardivascular Effects: Making Sense of the Evidence. Board on Population Health and Public Health Practice. Committee on Secondhand Smoke Exposure and Acute Coronary Events. The National Academics Press, Washington DC, 2010.
Anayasa Mahkemesi'nin Cevabı:
T.C.
ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI
Genel Sekreterliği
Sayı : C.01.0.YİM.0.622 Konu : 4207 sayılı Yasa hk. | 15/7/2010 |
Sayın | Prof. Dr. Oktay ERGENE Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı İSTANBUL |
İlgi : 14.7.2010 günlü elektronik posta yoluyla gelen dilekçeleriniz incelendi;
İlgi dilekçeleriniz, Danıştay Onuncu Daire'nin; 7.11.1996 günlü, 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun'un, 3.1.2008 günlü, 5727 sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle değiştirilen 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde yer alan "...kahvehane..." sözcüğünün iptaline karar verilmesi istemiyle açtığı ve Mahkememizin 2010/58 esasında kayıtlı dava dosyasına konulmuştur.
Bilginizi rica ederim.
Mehmet Oğuz KAYA Genel Sekreter V. |