TKD YAYINLARI

Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu’nun Avrupa Parlementosunda yaptığı konuşma

tkd.org.tr




Avrupa Ateroskleroz Derneği Başkanı uyarıyor: Eğer önlem alınmazsa, kardiyovasküler hastalıklar Avrupa’da bir numaralı ölüm nedeni olmaya devam edecek.

Güçlü kanıtlar kardiyovasküler hastalıkların yalnızca belli başlı risk faktörlerinin basit kontrolüyle azaltılabileceğini gösteriyor.

10 Ekim Salı günü “Putting the Heart First: Closing the Gaps in European Cardiovascular Care (Kalbe Öncelik Tanıyalım: Avrupa’da Kardiyovasküler bakımda açıkları kapayalım)” oturumu öncesinde Prof. Dr. Tokgözoğlu önlem ve kontrol planlarının erkenden ve agresif biçimde hayata geçirilmesinin Avrupa’nın kardiyovasküler hastalık epidemisini azaltabileceğini söyledi.

Dünyadaki hastalık yükü bulaşıcı hastalıklardan bulaşıcı olmayan hastalıklara doğru dramatik bir biçimde kayarken Avrupa’da olduğu gibi dünyanın birçok bölgesinde kardiyovasküler hastalıkları ölümün en önemli nedeni haline getirdi. Eğer önlem alınmazsa, en iyimser WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tahminlerine göre bile kardiyovasküler hastalıklar 2030 yılında dahi ölümün en önemli nedeni olmaya devam edecek. Halen 11 milyon yeni vakadan fazla kardiyovasküler hastalık Avrupa’da görülürken, bunların 6 milyonu Avrupa Birliği’nde görülüyor. Ek olarak kardiyovasküler hastalıklar Avrupa’daki ölümlerin %45’inden, Avrupa Birliği’ndeki ölümlerin ise %37’sinden sorumlu. Kardiyovasküler hastalıklar erkeklerde 12’si hariç, kadınlarda ise 2’si hariç bütün Avrupa ülkelerinde ölümün bir numaralı sebebi.

Gayri safi milli hasılası yüksek ülkelerde kardiyovasküler hastalıkların ölümün bir numaralı sebebi olduğu çok iyi bilinen bir gerçek. Oysa kardiyovasküler ölümlerin %80’i az ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor. Bu ölümlerin %50’si de kadınlarda meydana geliyor.

Avrupa’nın epidemiyolojik, ekonomik, sosyal ve beslenme açısından bir geçiş döneminde olduğunu görüyoruz. Son yıllarda Avrupa, özellikle az ve orta gelirli ülkeler, hızlı sanayileşme, şehirleşme, ekonomik gelişme ve pazar globalleşmesi yaşıyor. Bu gelişmeler sağlık çıktılarında iyileşme ve beklenen yaşam süresinin uzaması gibi birçok pozitif değişikliğe yol açsa da beraberinde uygun olmayan beslenme alışkanlıkları, fiziksel inaktivite ve obezite gibi sorunlar da getiriyor. Yağ ve enerjinin aşırı tüketimi özellikle Doğu Avrupa’da artarken, sigara bazı ülkelerde azalmaya rağmen ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ediyor.

Kalp damar hastalıklarında ölüm sıklığı açısından Avrupa ülkeleri arasında önemli coğrafi farklar olduğunu görüyoruz. Doğu ve merkez Avrupa ülkelerindeki kardiyovasküler hastalıklara bağlı ölüm hızları Kuzey, Güney ve Batı Avrupa’ya kıyasla daha fazla görülmekte. Son 30 yılda Kuzey ve Batı Avrupa ülkelerinde yaşa göre düzeltilmiş kardiyovasküler ölümlerde azalma görülürken bu oranlar merkez ve Doğu Avrupa’da daha tutarsız ve değişken bir seyir gösteriyor.

Avrupa Birliği’nde yaklaşık 49 milyon kalp damar hastası mevcut olup bunun getirdiği ekonomik yükün 210 milyar Euro gibi ciddi yüksek bir meblağ olduğunu görmekteyiz. Kardiyovasküler hastalıklara harcanan toplam sağlık harcamaların yüzdelerine baktığımızda yarıdan fazla kaynağın yatan hastaların bakımına ve çeyreğinin de ilaçlara gittiğini görüyoruz. Maalesef, önlemenin tedaviden daha önemli ve uygun maliyetli olduğu bilinen bir gerçek olsa da bu kaynakların yalnızca çok az bir kısmı önleme için ayrılıyor. Halbuki kardiyovasküler hastalıkların etkili önleyici politikalar ile ötelenebileceğinin ve hatta önlenebileceğinin bilimsel olarak  kanıtlandığını biliyoruz.

Kardiyovasküler hastalıklar yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol, diyabet, sigara ve obezite gibi önlenebilen ya da tedavi edilebilen risk faktörleri nedeniyle ortaya çıkar. Ayrıca, yaşam biçimi, sosyoekonomik ve çevresel değişkenler de hastalığın ortaya çıkışında önemlidir. Avrupa’da kardiyovasküler hastalık yüküne katkıda bulunan en önemli risk faktörleri yüksek kan basıncı, yüksek toplam kolesterol, yüksek vücut kitle endeksi, uygunsuz beslenme, sigara ve yüksek kan şekeridir.

Ayrıca sosyoekonomik yoksunluğun alkol ve tütün bağımlılığının ve sağlıksız gıdaların tüketiminin artmasına neden olduğunu biliyoruz. Düşük doğum ağırlığı ile doğan bebeklerde de diyabet riskinin arttığını biliyoruz. Gayri safi milli hasılaya göre Avrupa ülkeleri kıyaslandığında kardiyovasküler riskin düşük gelir ile el ele gittiğini görüyoruz.

Güçlü kanıtlar kardiyovasküler hastalıkların yalnızca belli başlı risk faktörlerinin basitçe kontrolüyle azaltılabileceğini gösteriyor. Finlandiya gibi bazı Avrupa ülkelerinde yalnızca sigara, kan basıncı ve kolesterol kontrolüyle kardiyovasküler hastalıklardan kaynaklı ölümlerin ciddi biçimde azaltılabildiği başarı öyküleri mevcut.

WHO bulaşıcı olmayan hastalıkların kontrolü ve önlenmesi için küresel bir eylem planı ortaya koydu. Hedef bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklı erken ölüm riskini 2025 yılına kadar %25 azaltmak. Bu eylem planına göre tütün tüketiminin, tuz alımının, fiziksel inaktivitenin, alkolün zararlı kullanımının, artmış kan basıncının azaltılması ve diyabet ile obezite epidemisinin durdurulması başlıca hedeflerdi.

Kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi, sağlığı kollayıcı ortamların yaratılmasının, ülkesel kapasitelerin güçlendirilmesinin, birinci basamak sağlık hizmetlerinin iyi planlanmasının, evrensel geri ödeme kapsamının ve alanda yüksek kalite araştırmaların öncelik haline getirilmesi ile sağlanabilir.

Eğer bireysel WHO hedefleri karşılanabilir ve sağlık sistemleri ülkeler arası ve sağlık hizmeti sunucuları, kardiyoloji dernekleri, sağlık otoriteleri ve AB gibi değişik sektörlerin birlikleriyle güçlendirilebilirse önlem ve kontrol planlarının erkenden ve agresif biçimde hayata geçirilmesi Avrupa’nın kardiyovasküler hastalık epidemisini azaltabilir.

Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu
Avrupa Ateroskleroz Derneği Başkanı
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
https://www.theparliamentmagazine.eu/articles/opinion/unless-action-taken-cardiovascular-disease-will-continue-be-europe’s-number-one