TKD YAYINLARI

17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü Basın Bildirisi

tkd.org.tr




Hayatını kurtarmak için: ölümcül risklerden biri olan hipertansiyonu tanı ve mücadele et !
Hipertansiyon konusunda farkındalığı arttırmak, sebep olduğu sorunlara dikkat çekmek, kişilerin ve toplumların hipertansiyon konusunda bilinç düzeyini arttırmak amacıyla Dünya Hipertansiyon Birliği ( WHL) tarafından 2005 yılından itibaren 17 Mayıs günü “Dünya Hipertansiyon Günü” olarak ilan edilmiştir. Bilinç düzeyinin arttırılması yanı sıra hipertansiyonu önleme, teşhis, tedavi konusunda da kişilerin bilgilendirilme faaliyetlerinin yürütülmesi yoluyla kan basıncı kontrol oranlarının yükseltilmesi hedeflenmiştir.
Kan Basıncı yani tansiyon, damar yatağındaki kanın akışı sırasında damar duvarlarına yaptığı basınçtır. Değeri, kalp tarafından pompalanan kan miktarı ve damarların bu akıma karşı oluşturduğu dirence bağlı olarak değişmektedir. Kalbin her kasılması sırasında içindeki kan atardamarlara pompalanır. Bu durum atardamarlar içerisindeki basıncını yükseltir. Kalp atımları arasında ise bu basınç azalır. Bu durum kan basıncının iki ayrı değer ile belirtilmesine yol açar (Büyük tansiyon/ küçük tansiyon; örneğin 115/75 mm Hg). Kan basıncı için normal değerler büyük tansiyonun (sistolik kan basıncı) 120 mm Hg’nın, küçük tansiyonun ( diyastolik kan basıncı) ise 80 mm Hg’nın altında olmasıdır.  Hipertansiyon yani yüksek tansiyon, kan dolaşımı için damarlarımızda gerekli olan kan basıncının normalden fazla olmasıdır. Erişkinlerde (>18 yaş) hekim tarafından yapılan standart ölçüm ile sistolik kan basıncı ≥140 mmHg ve/ veya diyastolik kan basıncı ≥90 mmHg olması hipertansiyon (yüksek kan basıncı) olarak tanımlanmaktadır. Yaşı ≥80 olanlarda sistolik kan basıncının 150 mmHg’ye kadar kabul edilebilir olduğu bildirilmektedir. Yüksek tansiyon tanısı için, bahsedilen iki değerden birinin yüksek olmasının yeterli olduğuna dikkat edilmelidir.

Hipertansiyonun Önemi?
Hipertansiyon, en sık görülen kronik hastalıklardan biridir ve küresel bir halk sağlığı sorunudur. Dünyada her yıl 7.6 milyon kişinin ölümüne, 90 milyon kişinin maluliyetine yol açmaktadır. Bu sorun sadece kan basıncı yüksekliği olarak görülmemeli, insan hayatını tehdit eden sinsi  bir sağlık problemi olarak kabul edilip mücadele edilmelidir.
Hipertansiyon baş ağrısı, baş dönmesi, göğüs ağrısı, kulak çınlaması, nefes darlığı, çift veya bulanık görme, burun kanaması, kalp atışlarında düzensizlik gibi bir takım yakınmalara yol açabilir. Bu belirtiler genellikle kan basıncı çok yüksek düzeye ( 180/110 mmHg gibi ) ulaşıldığında izlenir. Yüksek tansiyonun,  herhangi bir belirti vermeden, hedef organları etkileyerek uzun süre içerisinde kalıcı sakatlığa ve ölüme yol açabileceği unutulmamalıdır.  Tedavi edilmediğinde; kalp yetmezliği, damarlarda daralma, felç, böbrek yetmezliği ve körlük gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle amaç, ‘’sessiz bir katil ‘’ olarak ortaya çıkan bu durumu en erken dönemde tanımak ve mücadele etmek olmalıdır.

Hipertansiyonun Sıklığı ?
Yapılan çalışmalarda, 18 yaş üzeri erişkinlerde, her üç kişiden birinde, 50’li yaşlardan itibaren her iki kişiden birinde hipertansiyon olduğu gösterilmiştir. Ülkemizde yapılan araştırmalar sıklığın  yüksek olduğunu, bununla birlikte tanı ve tedavi oranlarının yeterli olmadığını göstermektedir. Türkiye’de erişkinlerde yapılan çalışmalarda hipertansiyon sıklığı %31.8 (kadınlarda %36.1, erkeklerde %27.5) olarak belirlenmiştir. Bu çalışmalarda, kişilerin %32.2’sinin daha önce hiç kan basıncı ölçümü yaptırmadığı saptanmıştır. 2012 yılında yapılan çalışmada ise bu oran %21.9 olarak bulunmuştur. 2003 yılında hipertansiyonu olanların %40.7’si hastalığın farkında iken 2012 yılında bu oran %54.7 olarak saptanmıştır. İlaç tedavisi alanların oranı 2003’te %31.1 iken 2012’de %47.4’e ve kan basıncı kontrolü de %8.1’den %28.7’ye yükselmiştir. Hipertansiyon farkındalığı, ilaç kullanma sıklığı, tedavi-kontrol oranlarının artmış olması kayda değer olsa da, yeteri düzeyde olmaması ve Avrupa  ülkelerine göre geri kalması ve yaşlanan nüfus da dikkate alınınca kaygı verici olmaya devam etmektedir

Hipertansiyonun Sebebi ?
Yüksek kan basıncının çeşitli sebepleri vardır. Ancak çoğu zaman sebep bilinmemektedir. Bu durum “esansiyel hipertansiyon” ya da “primer hipertansiyon” olarak adlandırılır. Ancak hipertansiyon bazen, hastada mevcut olan böbrek hastalığı, böbrek damarlar hastalığı, hormonal bozukluklar gibi başka bir hastalığa ya da ilaçlara da bağlı olabilir. Böyle bir durumda ortaya çıkan hipertansiyon ise “sekonder hipertansiyon” olarak adlandırılır. Yaş arttıkça hipertansiyonun kadında ve erkekte görülme olasılığı artar. Kadınlarda menopozdan sonra daha fazla görülür. Genetik faktörler de hipertansiyon oluşumunda etkilidir. Bu nedenle ailesinde hipertansiyon olanların daha dikkatli olması gerekir. Bunun yanında yaşam tarzında olumsuz tutum ve davranışlar hipertansiyon gelişim riskini artırır. Yüksek kalorili, yağ ve kolesterolden zengin gıdalar ile beslenme, önerilenin üzerinde kiloya sahip olma (şişmanlık), hareketsiz hayat sürme, egzersiz yapmama veya çok az yapma, sigara – alkol kullanma gibi durumların düzeltilmesi hedeflenmelidir.
Şeker hastalığı, kan yağ düzeylerinin yüksekliği hipertansiyona eşlik eden en önemli sorunlardır. Bu hastalıkların bir ya da birkaçı yüksek tansiyonla bir araya geldiğinde kan damarlarında ateroskleroz (sertleşme) ve kalp hastalıkları oluşumu kolaylaşmaktadır. Buna bir de sigara ve alkol kullanımı, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzı eklenirse kalp hastalığı riski çok artmaktadır.

Hipertansiyon için ilaç tedavisine bir kez başlandığında, ömür boyu devam etmek gerekir mi?
Hafif hipertansiyonu olan hastalarda bir takım genel önlemlere dikkat etmek koşuluyla (beslenme, zayıflama, düzenli egzersiz gibi) hekimin kararı doğrultusunda ilaç tedavisine bir süre ara vererek kan basıncı değerlerini izlemek ve normal değerler saptanırsa ilaç kullanmamak söz konusu olabilir. Ancak, çoğunlukla , hipertansiyon tedavisinin ömür boyu olduğu unutulmamalıdır.
Hipertansiyon ile mücadelenin temel şartları, hastaların zamanında ve doğru tanı almasını sağlamak, yaşam tarzı değişikliklerini etkin bir şekilde uygulamak, ilaç tedavisine zamanında başlamak ve mutlak ilaç uyumunu sağlamaktır. Bu amaçla, Türk Kardiyoloji Derneği’nin katkılarının da olduğu Sağlık Bakanlığı tarafından 2015 yılında yayınlanan “Türkiye Kalp ve Damar Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı Eylem Planı (2015-2020)”nın çok yararlı sonuçları olduğunu görüyor ve bunun daha da artacağını  umut ediyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Prof. Dr. Mahmut Şahin Prof. Dr. Aytül Belgi Yıldırım
TKD Başkanı TKD Hipertansiyon Çalışma Grubu Başkanı