Kalp – Damar Hastaliklarinda Erektil Disfonksiyon Ve Tedavisi
Durum Raporu

KALP HASTALARINDA EREKTİL DİSFONKSİYON

Erektil disfonksiyon (ED); cinsel ilişkiye girebilecek düzeyde ereksiyonun sağlanmasında ve sürdürülmesindeki başarısızlık olarak tanımlanmaktadır. ED etyolojisinde psikolojik, nörolojik, endokrinolojik, vasküler, travmatik veya iatrojenik nedenler yer alır. Son yıllarda ereksiyon fizyolojisinin ve disfonksiyon fizyopatolojisinin daha iyi anlaşılması ve tedavideki gelişmelere rağmen, ED özellikle yaşlı popülasyonu etkilemeye devam etmektedir. Türk Androloji Derneği tarafından 2500 kişide yapılan bir çalışmada, 40 – 70 yaşları arasında ED prevalansı % 69.2 bulunmuştur.

ED prevalansı yaşla ve kronik hastalıklarla artmaktadır. Ülkemizde ED’li hastaların önemli bir kısmı 50 yaş üstündedir. Yaşlanan erkekte birçok organ disfonksiyonu yanında kalp ve damar hastalıkları da sık görülmektedir. Bunlar arasında; diyabet, hipertansiyon, sigara kullanımı, hiperlipidemi sayılabilir. Kalp – damar hastalıklarına yol açtığı bilinen birçok risk faktörünün aynı zamanda ED’ye de neden olduğu bilinmektedir.

Sigara kullanımı ve kullanılan ilaçlara bağlı olarak ED gelişebilir. Hipertansiyon ve kalp hastalığı nedeniyle tedavi görenlerde, eğer sigara içimi de söz konusu ise ED oranının % 8.5’dan % 20’lere çıktığı görülür. Kalp hastalığı nedeniyle ilaç kullananlarda ED oranının yaklaşık 3 kat arttığı gözlenmiştir (Tablo III).

Tablo III. Kardiyovasküler hastalığı olanlarda ED

Nedenler

ED (%)

Hipertansiyon

Tedavi edilmemiş

Tedavi edilmiş

7

17

25

Diyabet

30

Geçirilmiş MI

44

Geçirilmiş vasküler cerrahi

39 – 64

Koroner by-pass

39 – 64

Aort anevrizması onarımı

83

 

Total kolesterol düzeyi ile ED arasında doğrudan bir ilişki gösterilmemiş olmakla birlikte, yüksek dansiteli lipoprotein kolesterol düzeyindeki düşüşün ED ile birlikte bulunabileceği bildirilmiştir. Sistemik bir hastalık olan ateroskleroz birçok kalp-damar hastalığının temel nedeni olduğu gibi ED’nin de başlıca sebeplerindendir. Hayvan çalışmalarında penisin ana arterlerindeki aterosklerotik daralma ile ED arasındaki ilişki gösterilmiştir.

ED’nin organik nedenlerinin % 53’ünde tek başına ya da birlikte arteriyel hastalık olduğu bulunmuştur. Ayrıca iskemik koroner hastalığın şiddeti ile erektil fonksiyonun kalitesi ve sıklığı arasında ters yönde bir ilişki saptanmıştır. Kalp-damar hastalığı ile birlikte hipertansiyon ve diyabetin de olması bu hastalarda ereksiyon kalitesini daha fazla düşürecektir.

Kalp hastalıklarının tedavisinde kullanılan farmakolojik ajanların ereksiyon fizyolojisi üzerine olumsuz etkileri vardır. Bunlar içinde beta-blokerler, tiazid diüretikleri, digoksin ve reserpin sayılabilir (Tablo IV).

Tablo IV: Erektil Disfonksiyona yol açabilen ilaçlar

Kardiyovasküler ilaçlar

Tiyazid diüretikler

Beta blokerler

Kalsiyum antagonistleri

Santral etkili ajanlar

  • -metildopa
  • -klonidin, rezerpin
  • -gangliyon blokerleri

Digoksin

Hipolipidemik ilaçlar

ACE inhibitörleri

Psikotropik ilaçlar

Major trankilizanlar

Anksiyolitikler

Trisiklik antidepresanlar

MAO inhibitörleri

Lityum

Opioid agonistler

Barbitüratlar

Selektif serotonin re-uptake inhibitörleri

Hormonlar

Antiandrojenler

Östrojenler

LHRH analogları

Testosteron

Progestinler

Zevk verici ve uyuşturucu ilaçlar

Alkol

Marihuana

Amfetaminler

Kokain

Eroin

Anabolik steroidler

Diğer ilaçlar

Simetidin

Ranitidin

Metoklopromid

Karbamazepine

Antikolinerjikler

Fenitoin

 

ED’li kalp hastalarının sorunu çiftin cinsel hayatını etkilemektedir. Cinsel etkinliğin nasıl ve ne düzeyde olacağı, devamlılığının nasıl sağlanacağı gibi sorular bu hastalar üzerine yeni ek sorunlar getirmektedir. Hastanın kalp hastalığı öncesi cinsel fonksiyonu önemlidir. Daha önce zor ilişkiye giriyorsa, tedavi edilmez ise hastalık sonrasında da durumda iyileşme olmayacaktır.

Kalp hastalarında cinsel başarısızlık veya kardiyovasküler olay geçirme korkusu, hastanın cinsel fonksiyonunu olumsuz olarak etkilemektedir. Çoğu zaman bu psikojenik ED’yi de olaya katmakta, cinsel ilişkiden kaçış, depresyon, özgüveninin azalması ve sonuçta yaşam kalitesinin önemli düzeyde etkilenmesine neden olmaktadır. Kalp hastalarını izleyen klinisyenlerin cinsel fonksiyon konusunda açıklayıcı ve destekleyici bilgiler vermesi hasta açsından çok önemlidir.