Kapak Bülteni Yıl: 2019 Sayı: 2 |
|
Teknolojideki önemli gelişmelere rağmen mekanik kapaklar hemodinamik ve fiziksel özellikleri nedenli halen trombojeniktir ve protez kapak trombozu (PKT) özellikle yeterli antikoagulasyon tedavisi almayan hastalarda önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Tedavinin 2 ana bileşeni trombolitik tedavi (TT) veya cerrahidir. 1990 lı yıllara kadar PKT ‘nun tedavisinde cerrahi ön planda iken son dekatta TT büyük aşama kaydetmiştir. Maalesef randomize çalışmaların yokluğu nedenli başlangıç tedavisinin hangisi olması gerektiği net değildir. 2017 mart ayında güncellenen Amerikan kılavuzu (AHA/ACC) (1) ise son yıllarda özellikle Prof. Dr. Mehmet Özkan ve arkadaşlarının Türkiye’de yaptığı çalışmalardaki TT’nin başarısını göz önünde bulundurarak (2-4) semptomatik sol taraflı mekanik kapak trombozunda TT’i sınıf 1 öneri olarak sunmuştur. İlginç olarak Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) önceki kılavuzlarda belirttiği önerilerde bir yenileme sunmamıştır (5). NYHA sınıf 3 ve 4 hastalarda cerrahi riski yüksek değil ise cerrahiyi önermektedir (Sınıf IIa). TT sağ taraflı PKT’unda sınıf IIa endikasyon, sol taraflı küçük PKT’unda ise sınıf IIb endikasyon almıştır. ESC kritik hastalarda da cerrahiyi önermekte ve TT’yi yüksek cerrahi riski ve /veya sağ taraflı kapak trombozu olanlara sınırlandırmıştır. Öte yandan Kalp Kapak Hastalıkları Cemiyeti tüm sol kapak PKT tedavisinde ve küçük trombüs yüküne sahip hastalarda TT ilk seçenek tedavi olarak önermektedir (6). 2017 ACC/AHA kılavuz önerilerinin (2) değişmesinde en büyük role sahip Özkan ve arkadaşlarının yapmış olduğu ve literatürde bildirilmiş en büyük ölçekli TROIA çalışmasında (182 hasta 220 epizod) farklı TT protokolleri kıyaslanmış, düşük doz ve yavaş infüzyonla verilen tPA tedavisi (25 mg 6 saat infüzyon) diğer protokoller kadar başarılı (68.8%, 85.4%, 75.0%, 81.5%, ve 85.5%, sırasıyla; p = 0.46) saptanmıştır. Bu protokolde ölüm saptanmamış olsa da ölümcül olmayan major komplikasyonlar açısından diğer protokollerle benzer bulunduğu için ultra slow TT protokolünün uygulandığı (25 mg tPA 25 saat infüzyon) PROMETEE çalışması gerçekleştirilmiştir (4). Burada NYHA sınıf 3-4 hasta grubu dışındaki hasta grubunda ultra slow doz-yavaş infüzyon protokolü etkinliğini kaybetmeden çok güvenilir olduğunu göstermiştir. Intrakraniyel kanama TROIA çalışmasında (2) % 0.8 saptanırken PROMETEE çalışmasında hiç görülmemiştir (4). TT’nin ön plana çıkarılmasındaki en önemli nedenlerden biri de TT tedavini güvenilirliği ve cerrahi tedaviye kıyasla mortalitenin düşük olmasıdır. Cerrahi mortalite hastanın fonksiyonel sınıflamasına göre ve acil cerrahi gereksinimine göre % 69 u bulmaktadır (7-8). Halbuki PKT için TT yapılan hastalarda mortalite oranı % 8 ile %13.5 arasında değişmektedir. Çok yakın zamanda Castillo ve arkadaşlarının yaptığı bir meta analizde (9) TT ve cerrahi tedavi kıyaslanmış ve mortalite cerrahi tedavide TT’e göre çok daha yüksek bulunmuş (%18.1 e karşı %6.6). Randomize çalışmalar bu verilerin doğrulanması açısından mutlaka gereklidir. Prof. Dr. Mehmet Özkan ve arkadaşlarının halen Türkiye’de yürüttüğü prospektif çok merkezli bir çalışmada (2013 ve 2019 yılları arasında hasta alımı yapılmaktadır) obstrüktif PKT olan hastalar TT ve cerrahi tedavi açısından kıyaslanmaktadır. Bu çalışma sonuçlarıyla ACC/AHA tarafından sınıf 1 kanıt düzeyi B olan TT, gelecek kılavuzlarda kanıt düzeyi A olarak yer alabilir. AHA/ACC kılavuzunda şüpheli PKT tanısında çoklu görüntüleme tekniklerinin kullanılmasının önemine de değinilmiştir. Özellikle 2 boyutlu transtorasik ve transözofajiyal ekokardiyografiye tamamlayıcı role sahip gerçek zamanlı 3 boyutlu transözofajiyal ekokardiyografinin sağladığı cerrahi görüş açısıyla kapak yapılarında trombüs değerlendirilmesi daha net yapılmakta, komşu yapılarla ilişkiler daha iyi anlaşılmaktadır (10-12). Ayrıca floroskopi ve çok kesitli bilgisayarlı tomografi de PKT tanısında ekokardiyografiye önemli ek bilgiler sunmaktadır. Bu çoklu görüntüleme teknikleri ACC/AHA kılavuzu tarafından sınıf 1 olarak önerilmektedir (13). ESC çoklu görüntüleme teknikleri ile de net öneride bulunmamaktadır. Sonuç olarak PKT tanısı ve tedavisi konusunda mevcut ACC/AHA ve ESC kılavuzları arasında önemli farklılıklar vardır. TT’nin randomize çalışmalarca güvenilirliğinin kanıtlanamamasının bunda büyük rolü olduğu aşikardır. Fakat, kılavuzlardaki tüm verilerin de randomize çalışmalardan elde edilmediği de ortadadır. Yukarıda bahsedilen ve yakın zamanda ülkemizde yürütülen prospektif çok merkezli çalışmadan elde edilecek veriler TT’nin PKT tedavisindeki rolünü daha net ortaya koyacak gibi gözükmektedir.
|
2024 © Bu sitenin tüm hakları Türk Kardiyoloji Derneğine aittir. |