Geçen Yılda Antiaritmik Tedavide Neler Değişti ?
Prof. Dr. Bülent GÖRENEK
Atrial Fibrilaysonun Antiaritmiklerle Tedavisi
Ne yazık ki AF’nun antiaaritmik tedavisi konusunda geçen yıl fazla ses getirici
bir gelişme olmadı. İbutalide, dofetalide gibi nispeten yeni sayılabilecek
ilaçlarla ilgili bazı çalışmaların sonuçları hekimlere sunuldu. Atriyum
fibrilasyonu tedavisinde esas gelişmeler yeni ablasyon yaklaşımları üzerine
yoğunlaştı.
Atriyum fibilasyonlu olgularda sinüs ritmine çevirmede ve elde edilmiş sinüs
ritminin idamesinde amiodaron ile sotalolün etkinliklerinin karşılaştırıldığı
bir çalışmada her iki ilacın da sinüse çevirmede etkin olduğu, biriberlerine net
bir üstünlükleri olmadığı tespit edildi. Amiodarunun üstünlüğü nüksleri önlemede
görüldü.
Atriyum fibrilasyonunda hız kontrolü mü, ritm kontrolü mü tartışması evvelki
yıllarda olduğu kadar gündemi meşgul etmese de devam etti. AFFIRM çalışmasının
verileri kullanılarak yapılan bir değerlendirmede hastaların bazı klinik
özelliklerinin tedavi başarısı için önemine dikkat çekildi. Yine bu konuda
yapılan büyük bir meta analizde hız kontrolü ile beraber etkin antikoagülasyonun
en az ritm kontrolüne eş değerlikte tedavi seçeneği olduğunun altı çizildi.
Akut miyokard infarktüslü olgularda tartışmalı bir konu olan oral antikoagülan
kullanımı konusunda bir çalışmanın sonuçları oldukça dikkat çekti. Bu çalışmada
oral antikoagülan kullanımı ile olgularda bir yıllık nispi mortalitede %29’a,
mutlak mortalitede ise %7’ye varan azalmalar bildirdi. Bu çalışmanın sonuçları
epeyce tartışılacak gibi duruyor.
Ventrikül Aritmileri
Tıpkı AF gibi, ventrikül taşikardilerinin ilaç tedavisi de geçen yıl ilaç dışı
tedavilerin gölgesinde kaldı. Bu konuda antiaritmik ilaçlarla ilgili
çalışmaların azlığı dikkat çekti. Amiodaron mu yoksa impaltable cardioverter
defibrilatör (ICD) mü sorusuna yanıt arayacak yeni çalışmalar yayınlandı. Bu
çalışmalardan birinde kalp yetmezlikli olgularda amiodaron tedavisi ile tek
lead’li ICD’nin etkinliği araştırıldı. Olgularda hem klinik olarak hem de
ekokardiyografik olarak kalp yetmezliği mevcuttu. Çalışmanın sonuçları tahmin
edebileceğiniz gibi süpriz olmadı ve ICD ile mortalitede daha belirgin azalma
bulundu. Anlaşılan o ki bir süre daha, bence çok da fazla uzun değil, ICD’ler
antiaritmikler karşısında kendilerini sınamaya devam edecekler. Ve belki de
artık yavaş yavaş yüksek sesle söylenmeye başlandığı gibi aritmisi olsun olmasın
tüm kalp yetmezlikli olgularda ICD kullanımı yaygınlaşacak. Ya da
yaygınlaşamayacak, tabi ki zaman gösterecek. Bu arada, ICD tedavisi nekadar
yaygınlaşırsa yaygınlaşsın, ilaç tedavisi ile kombine kullanımının getireceği
yararlar unutulmamalıdır.
Netice itibari ile 2005 yılnda antiaritmik tedavi cephesinde çok da büyük
değişikliklerin olmadığını, esas gelişmelerin gerek AF’nunda gerekse ventrikül
aritmilerinde non famakolojik tedavide elde edildiğini görüyoruz. Bakalım 2006
neler getirecek ?