![]() |
Kalp Yetersizliği Elektronik Haber Bülteni Yıl: 2 Sayı: 4 / 2010 |
Geçmiş anket sonuçları Bülten İstek Formu |
Closing the Heart Failure Management Gap in the Community:Managing Hypotension and Impact on Outcomes. Journal of Cardiac Failure Vol. 15 No. 10 2009 Uzm. Dr. Zülfükar Danaoğlu
Tedavilerindeki belirgin gelişmeye rağmen kalp yetmezliği ölümcül bir hastalık olarak kalmaya devam etmektedir. Önerilen dozlarda ilaç tedavisi ,halen daha uzun ve kaliteli yaşam için en iyi şansı vermektedir. Maalesef birçok hasta büyük randomize çalışmaların ilaç tedavisinin faydasını defalarca ispatlamasına rağmen ,çeşitli sebeplerden dolayı ilaçlarını yeterli dozlarda alamamaktadır. Kılavuzlarla gerçek hayat arasındaki bu boşluğun sebebi karışık olmakla birlikte, hekimler hipotansiyonu ve böbrek hastalığını, yetmezlikli hastadaki tedaviyi kısıtlamanın sebepleri olarak görmektedirler. Yetmezlik tedavisi 1. basamak ve diğer sağlık kuruluşları arasında ciddi farklılıklar göstermektedir. Kırsal kesimlerde görülen hastalar daha çok yaşlı, sıklıkla birden çok eşlik eden hastalık ve kalp yetmezliği yönünden kardiyolog takibi altında olmayan hastalardır. Randomize çalışmalar bu hastaların çoğunu hipotansiyon nedeniyle dışlar. Bunun sonucu olarak bu hastalarda kılavuzların önerdiği tedavi dozlarını yakalama şansı olup olmadığı belirsizdir. Daha ötesi hipotansif seyreden kalp yetmezliği hastalarında kötü sonuçların hipotansiyona mı yoksa yetersiz kalan tedavilere mi bağlı olduğu bilinmemektedir. Bu çalışmanın amacı ,hipotansif seyreden yetmezlik hastalarında kılavuz tedavilerinin uygulanabilirliği ve bu bu tedavini sonuçlarını ortaya koymaktır. YÖNTEM:
İzlem
tedavileri ve tedaviye cevap :
Tablo 2b. izlem süresince gruplarda kan basıncı cevabına göre gruplarda B bloker kullanımı (oranlar hasta sayısı ile birlikte )
ACE I açısından
değerlendirildiğinde her iki grupta optimal dozlara ulaştı ancak 2.grup ACEI
ortalama dozu açısından biraz daha yüksek değerlere sahipti. (31,6 ±13,2 vs
27.2±14,8 mg lisinopril veya eşdeğeri) 4 yıllık takipte anlamlı farklılık
ortaya çıkmadı. (tablo 2c)
Tablo ortalama 40 mg lisinopril yada eşdeğerini alan hastaları gösterir. İzlem boyunca ilaçlara bağlı basıncı yanıtı da izlendi. Temel farklılık burada çıktı hipotansif grupta ortalama kan basıncı hipotansiyondan normal seviyerlere yükseldi, zıt olarak non-hipotansif grup 2de ortalama kan basıncı düştü ama normal seviyelerde seyretti.(Tablo 3) Tablo 3
SONUÇLAR : Hastalar ortalama 6,8 yıl takip edildi. Grup 1 de 1 yıl yıl içinde 12 ölüm görüldü bu % 12,8 e eşdeğer orandı, grup 2 de ise 35 ölüm olayı oldu buoran ise %9,9 idi.hipotansif grup için 5 yıllık izlemde elde edilen ölüm oranı % 45,5 iken non hipotansifler için bu oran % 41,4 idi. (p 0,507) ek olarak ,bileşik ölüm ve rehospitalizasyon oranları grup 1 için % 18,1 iken , diğer grupta %19,2 idi (p 0,519) Düzeltilmemiş cox proportional hazard modeli, sonlanımla kan basıncı arasında bir bağlantı olmadığını, ancak ölümün yaş,cinsiyet ve eşlik eden hastalıklarla ilişkili olduğunu göstermiştir. (Tablo 4) ![]() Ölüm için düzeltilmiş hazard model sonuçları tablo 5 te gösterilmiştir. ![]() Kaplan-meier sağkalım analizi iki grup arasında ölüm ve bileşik ölüm ve rehospitalizasyon oranlarında anlamlı bir fark olmadığını göstermiştir. (figür 1,2) ![]() ![]() Ölüm için yapılan analizlere kullanılan ilaçlarda hesaba katılınca önerilen ilaç dozları ile tedavi alabilen hastaların yaşam oranının daha iyi olduğu görüldü. (figür 3) ![]() TARTIŞMA Tedavilerde sağlanan büyük gelişmelere rağmen yetmezlikli hastaların tedavisinde özellikle kırsal alanlarda daha fazla olmak üzere kılavuzlarda önerilen tedavilerin yeterince uygulanmadığı izlenmektedir. Bu durum özellikle yaşlı, ek problemleri özellikle renal problemi olan hastalarda daha zararlı şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu hastalar aynı zamanda çalışmalara çoğunlukla alınmayan ve yeterince incelenmemiş gruptur. Valsartan in Acute Myocardial Infarction Trial (VALIANT),123 mm Hg7; Assessment of Treatment withLisinopril and Survival (ATLAS), 125 mm Hg25; Candasartanin Heart Failure: Assessment of Reduction in Morbidity and Mortality (CHARM) Alternative, 130 mm Hg9; and125 mm Hg for Studies of Left Ventricular Dysfunction (SOLVD). Gibi kılauzlara yön veren çalışmalara hipotansif seyreden yetmezlik hastaları alınmamıştır. Daha ötesi, hipotansif s kalp yetmezliği hastalarında kötü sonuçların hipotansiyona mı yoksa yetersiz kalan tedavilere mi bağlı olduğu bilinmemektedir. Bu çalışma hipotansif hastaların da kılavuzlarca önerilen ilaç dozlarını tolere edebileceğini göstermiştir. Çalışmacılar 1.basamak hekimlerinin bu hastaları tedavi ederken çok ihtiyatlı davranmalarını anlamakla birlikte , yakın takip ve ilgili bir ekiple bu hastaların ilaç dozlarını istenilen düzeylerde ayarlayabileceğini belirtmektedir. Tedavi esnasındaki temel yaklaşım hayati olmayan ilaçların kesilmesi (ki bunların arasına Ca kanal blokerleri ve alfa blokerler de dahildir) ve diüretik dozunun minimal seviyelerde tutulması olarak özetlenebilir. Bu adımdan sonra hastaya gece yatarken alınmak üzere düşük dozlarda ACEI yada ARB başlandı. Hasta bundan ortalama 48 saat sonra tekrar kontrole çağrıldı. Sık takiplere rağmen hastalar ve yakınlarına herhangi bir durum değişikliğinde klinikle rahatlıkla bağlantı kurabilecekleri belirtildi.durumu bozulan hastaların semptomlarının düzeltilmesi için gerektiğinde hastaneye yatışları sağlandı. Çalışmanın sonunda görülmüştür ki hipotansif seyreden yetmezlik hastaları uygun titrasyonla kılavuzların önerdiği ilaç dozlarını alabiliyor üstelik zamanla SKB değerleri normale yaklaşıyordu. Bunun tam zıttı non-hipotansif grupta ise SKB değerleri titrasyonla yada yeni, ilaç eklenmesi ile birlikte normal sınırlarda kalmakla birlikte daha da düşme eğilimi gösterdi.Çalışma ortaya çıkan sevindirici tablo da ilaç uyumunun da her iki grupta % 90 gibi çok yüksek seviyelerde devam etmesiydi. Çalışmadan çıkan önemli bir sonuç, tedavi sonrası uzun dönemde izlem sonuçlarında hipotansifler ile non hipotansifler arasında fark olmamıştır. Bu hipotansif hastalarında kılavuzların işaret ettiği ilaç dozlarına ulaşılabileceğini ve bu hastaların kanıta dayalı tıp bilgilerini oluşturan çalışmalara alınan hastalar gibi fayda göreceğini işaret eder. İki grup arasında yaşam oranları açısından fark olmaması her iki grubun benzer ilaçları, benzer dozlarla alması ile açıklanabilir. Gerçekten de her iki grupta B bloker , ACEİ ve ARB dozları benzerdi. Çalışmanın tek merkezli olması ve örnek sayısının küçük olması gibi sınırlılıklarına rağmen bu hastalarda başka araştırmalar için araştırmacılara cesaret vereceği umulmaktadır. SONUÇ: Yetmezlik hastalarının tedavisinde, kılavuzlarla günlük pratikte ciddi farklılık, daha doğrusu boşluklar izlenmektedir.Bu boşluklar daha çok verilen ilaç ‘’hastanın kan basıncın daha da düşürmeyeyim, yeni bir yan etki yaşamayalım ‘’ endişesiyle ortaya çıkmakta birçok hastayı fayda görebileceği birçok tedaviden mahrum bırakmaktadır. Araştırmacılar basitçe hipotansif yetmezlikli hastaların tansiyonunun daha da düşürme riskini göze almadılar. Daha çok bu hastaların aslında yetersiz tedaviden dolayı kötü sonlanıma sahip olduğunu gösterdiler. Bu çalışma ilk başvuruda hipotansif saptanan yetmezlikli hastaların ekip çalışması , sıkı takip ve eğitimle çoğunun kılavuzlardaki gibi tedavi alabileceğini göstermiştir. Daha ötesi kan basıncı zamanla daha iyi noktalara gelmiştir. Bu hastaların tedaviden gördüğü fayda non hipotansif olanlarla aynıdır. Bu hastalarda birleşik yaşam oranı mortalite ve rehospitalizasyonda da benzer iyileşme gözlenmiştir. |
2008 - 2025 © Bu sitenin tüm hakları Türk Kardiyoloji Derneğine aittir. |