HT Bülteni Yıl: 2022 Sayı: 9 |
|
Dr. Hüseyin Altuğ Çakmak Tanımı, Önemi ve Prognozu Dirençli hipertansiyon (DHT) biri diüretik olmak üzere değişik ilaç gruplarından en az 3 antihipertansif ilacın optimum dozlarda kullanılmasına rağmen sistolik ve diyastolik kan basıncı değerlerinin hedefin üzerinde olmasıdır. Nadir vakada maksimum dozlarda 4 veya daha fazla ilaçla uygulanan medikal tedaviye rağmen kan basıncı regüle olmayabilir. Bu durumda refrakter hipertansiyon durumu ortaya çıkar. Dirençli hipertansiyonun insidansı ve prevalansı net olarak bilinmemektedir. Ayrıca hastalığın en sık nedeni tedaviye uyumsuzluk veya yetersiz tedavidir. Gözlemsel yapılan birçok çalışmalarda elde edilen veriler DHT prevalansının yaklaşık %5-30 olduğunu göstermektedir. Dirençli HT prognozu, diyabet, obezite ve kronik böbrek hastalığı gibi çok sayıda kardiyovasküler risk faktörlerinden dolayı kötüdür. Ayrıca bu hastalık hedef organ hasarı olarak kalpte yetmezlik, koroner arter hastalığı ve aritmiye; beyinde kısmi veya tam felçlere veya akut böbrek yetmezliği veya akut periferik arter tıkanmalarına neden olabilmekltedir. Etiyolojisi En sık görülen DHT risk faktörleri şunlardır:
Diabetes mellitus durumunda DHT gelişme mekanizmaları artmış sodyum tutulumu, insülin direnci, artmış sempatik sinir sistem aktivitesi ve vasküler yapıların hipertrofiye uğramasıdır. Obezite ise artmış renin-anjiyotensin-aldosteron ve sempatik sistem aktivitesi, azalmış sodyum atılımı ve inflamasyon mekanizmalarıyla DHT’yi tetiklemektedir. Tanısı Dirençli HT tanısında ilk yapılacak şey geri dönüşlü ve organik nedenlerin dışlanması ve yalancı dirençlilik durumu olmadığından emin olunmasıdır. Yalancı direnç antihipertansif direncin başka faktörlere bağlanabildiği durumlardır. En sık yalancı direnç sebepleri şunlardır;
Öncelikle kan basıncı uygun yer, zaman ve metodla ölçülmelidir. Beyaz önlük ve maskeli hipertansiyon tanıları ambulatuvar kan basıncı metodlarıyla dışlanmalıdır. Bunun yanında sekonder hipertansiyon yapan nedenlere ait şikayet, belirti ve bulgular dikkatle incelenmelidir. Ayrıca bu hastalarda DHT’ye neden olabilecek eş zamanlı ilaç kullanımı da araştırılmalıdır. Tanı konulan hastalarda ise yapılacak en doğru şey kalp, böbrek, göz ve beyin başta olmak üzere hedef organ hasarlarının saptanmasıdır. Dirençli hipertansiyon hastalarında serum üre, kreatinin ve elektrolitler, plazma glukoz, renin ve aldosteron düzeyleri, plazma ve idrar metanefrin veya normetanefrin düzeyleri bakılmalı; glomerüler filtrasyon oranı hesaplanmalı, spot idrarda mikroalbuminuri veya makroalbuminuri varlığı mutlaka araştırılmalıdır. Ayrıca, 24 saatlik idrarda sodyum atılım düzeyi bakılması hastanın diyetle aldığı tuz hakkında bilgi verir. Bunun yanında DHT hastalarında etiyoloji saptanmasında 24 saatlik idrarda kreatinin klerensi hesaplanması, aldosteron ve metanefrin düzeyleri ve proteinüri araştırılması önemlidir. Hiperaldosteronizm açısından serum potasyumu normal olsa bile, DHT hastalarında, plazma aldosteron/renin oranı araştırılmalıdır. Dirençli hipertansiyon hastalarında etiyolojiye yönelik görüntüleme metodları olarak renal arter stenozu, serebrovasküler veya periferik arter hastalığı varlığı için doppler ultrasonografi, tomografik anjiyografi ve magnetik rezonans (MR) anjiyografi; koroner arter hastalığı için bilgisayarlı tomografik anjiografi veya konvansiyonel anjiyografi kullanılabilir. Özetle, DHT varlığından şüphe duyulduğunda ilk yapılacak şey tanının yalancı dirençlilik durumları dışlanarak kesinleştirilmesidir. Ayrıca, direnç durumunu yaratan altta yatan nedenler saptanmalı ve uygun şekilde ortadan kaldırılmalıdır. Aynı şekilde DHT’ye neden olabilecek veya tetikleyebilecek yaşam tarzı faktörleri (sigara, alkol, beslenme, obezite, aşırı tuz, sedanter yaşam) gözden geçirilip düzeltilmelidir. Bunun yanında DHT etiyolojisinde önemli yere sahip olan sekonder nedenlerin araştırılıp uygun şekilde tedavi edilmesi kan basıncı regülasyonu açısından çok önemlidir. Kaynaklar
|
2024 © Bu sitenin tüm hakları Türk Kardiyoloji Derneğine aittir. |