Giriş ve Çerçeve

 

Türk Kardiyoloji Derneği'nin hazırladığı bir önceki "koroner kalp hastalığından korunma kılavuzu"nun yayına girmesinden beri geçen 6 yıl içinde hem uluslararası kılavuzların revizyonuna (1,2) yol açan çalışma sonuçları yayınlanmış ve ilgili anlayış değişiklikleri meydana gelmiş, hem de risk profili daha iyi öğrenilen Türk halkının Batılı popülasyonlara kıyasla gösterdiği anlamlı farklar (3,4) daha iyi belirlenmiştir. Uluslararası kılavuzlar bireyin global riskinin değerlendirilmesini daha fazla vurgulamış, ilaç tedavisine başvurma ve seçilen lipid hedefleri için global riskin gelecekteki 10 yıl içerisinde gelişmesi beklenen kardiyovasküler olaylar için belli bir eşiğin üzerinde olmasının altını çizmiştir. Ayrıca, açlık trigliserid yüksekliğinin koroner riski yükselten küçük yoğun LDL parçacıklarının bir göstergesi olduğu hususunun ağırlık kazanması sonucu, trigliseridlerin normal üst sınırının daha aşağıya, 150 mg/dl'ye, çekilmesi (2) benimsenmiştir.

Halkımızda total kolesterol/HDL-kolesterol (TK/HDL-K) oranının gelecekteki koroner olayların en iyi iki öngördürücüsünden biri olduğu (5) ve beden kitle indeksinin (BKİ) erkeklerde bağımsız bir öngördürücü olduğu (6) TEKHARF çalışmasının 10 yıllık takibinde ortaya kondu. Bu gözlem, toplumumuzda düşüklüğü bilinen HDL-K düzeylerinin (7) öneminin altını çizdi. Üstelik, kanda açlık trigliserid ve apolipoprotein B düzeylerinin yüksek bulunduğu (8), bunun da küçük yoğun LDL parçacıkları sayısının yüksek oluşunun bir göstergesi olduğu anlaşılmıştır. Batılı popülasyonlara kıyasla, Türk halkının HDL-K, apo B, santral obezite, hiperinsülinemi, kan basıncı alanlarında yoğunlaşan göze çarpıcı farklılıklar sergilediği (4) görüldü. Aterojen dislipidemi (trigliserid yüksekliği, küçük yoğun LDL parçacıkları yüksekliği, HDL-K düşüklüğü) olarak nitelenebilecek bu risk profilinin altında genelde viseral adipozite ve insülin direncinin yattığı düşünülmektedir. Nitekim, metabolik sendromun (MS) her 8 yetişkinimizden üçünde varolduğu, koroner hastalarımızın %53'ünde de bu hastalığa neden olduğu tahmin edilmiştir. Halkımızda mutlak koroner riskin Avrupa ülkeleri arasında en yüksek düzeylerde olduğuna ilişkin gözlemler (9,10), geniş ölçüde açıklanan risk profiline bağlanabilir.

Bu gerekçeler, Türk Kardiyoloji Derneği'nce yeni bir koroner kalp hastalığından korunma kılavuzunun hazırlanmasını zorunlu kılmıştır. Eldeki kılavuzun pratisyen hekim ve iç hastalıkları uzmanlarımız tarafından mümkün olduğunca kolay anlaşılabilir bir belge olmasına çalışılmıştır. Bu nedenle, risk değerlendirilmesinde, Türk Kardiyoloji Derneği'nce daha önce yayımlanan bir kılavuzdan (11) farklı biçimde, lipid düşürücü ilaç tedavisi endikasyon ve hedeflerine daha basit ölçütler getirilmiştir. Framingham risk puanlamasına, ilgi duyacak hekimler için sadece ekte yer verildi. National Cholesterol Education Programme Adult Treatment Panel III (NCEP ATPIII) kılavuzunun (2), koroner kalp hastalığı risk eşdeğeri saydığı diyabetli kişiler, kılavuzumuzda da yüksek risk sınıfına alındı. NCEP kılavuzunda özel bir yer ayrılan metabolik sendrom için, primer korunma kapsamında kolesterol oranını ve yaşı esas alan yüksek risk kriterleri getirilip ilaç tedavisi endikasyonu belirlenmiştir. Fiziksel inaktivite, obezite ve sigara içiminin koroner riski önemli ölçüde yükseltici etkilerine uyum sağlayacak şekilde, ilgili bölümlerdeki açıklamalar genişletildi. Tek risk faktörü üzerine odaklanıp yalnızca onu tedavi etmek yerine, tüm risk faktörlerinin dikkate alınması vurgulandı. Nihayet, ilaç uygulamasının maliyet etkililiği konusuna, ülkemizin ekonomik koşulları dikkate alınarak kılavuzda özel bir yer verildi.

Ülkemizde koroner kalp hastalığından korunmada aşağıda belirtilen noktalar çok önemlidir:

 

  • Halen toplumumuzda çok yaygın olan sigara kullanımının yoğun halk eğitimi ve caydırıcı politikalarla azaltılması, hem önemli bir risk faktörünü ortadan kaldırmak, hem de HDL-K düzeyini yükseltmek açısından önem taşır.
  • Toplumda, çocukluktan başlayarak sağlıklı bir diyetin uygulanması ve daha az hayvansal yağ, daha az et (kırmızı) ve daha fazla sebze-meyve içeren bir beslenme alışkanlığının kazanılması, lipid profilini olumlu yönde etkileyecektir. Diyet düzenlenirken, kalori fazlalığından daima kaçınılmalıdır.
  • Her yaşta fizik aktivitenin arttırılması ve spor yapılmasının desteklenmesi, ideal kiloya ulaşma ve HDL-K seviyesini yükseltme açısından önemlidir.
  • Halk eğitimi ve kişilerin kendi lipid ve kan basıncı değerlerini bilmeleri ve belirli aralıklarla kontrol ettirmeleri, ileri yaşlardaki hiperlipidemi ve hipertansiyonun kontrolüne olanak sağlayacaktır.
  • Toplumda yüksek risk altında bulunan kişilerin saptanması ve bunların yoğun bir şekilde tedavisi koroner kalp hastalığı sıklığının azalmasını sağlayacaktır.

 

Hekime düşen görev

Koroner kalp hastalığından korunmada, hekimler hernekadar geleneksel olarak yüksek risk stratejisi ve ikincil korunmaya ilişkin bireysel tedavi için deneyimli iseler de, onların rolü, topluma yönelik koruyucu anlamda yaklaşım ve eğitim için de yaşamsaldır. Tıp ve sağlık bakımı alanlarında önder olarak hekimler, sağlık geliştirici politikalar üzerinde olumlu etki yapabilirler. Hastaları ve aile bireyleri ile iletişim yoluyla, sağlıklı kişisel örnek olmanın dışında, hekimlerin kamuoyu uyanıklığını artırmada ve sağlık konularında tutum ve davranışları değiştirmede oynayacakları önemli roller vardır.